ads

8 Ekim 2011 Cumartesi

Hikaye Örnekleri - Sait Faik'in İlkbahar Hikayesi

Dil dizgesinin düşünsel (ideational), kişiler arası (interpersonal) ve metinsel (textual) olmak üzere başlıca üç işlevi vardır. Bu araştırmada; dil dizgesinin metinsel işlevi üzerinde durularak, Sait Faik'in "Bir İlkbahar Hikayesi" adlı hikâyesi Metin Dilbilimsel, Göstergebilimsel, İletişim ve Sosyal Psikoloji açısından analiz edilecektir. "Bir İlkbahar Hikayesi", ilk olarak Hürriyet Gazetesinde 1 Mayıs 1948 tarihinde yayınlanmıştır. Bu inceleme ise, hikayenin YKY'deki şekli esas alınarak yapılmıştır (bk. (Sait Faik Abasıyanık, Mahalle Kahvesi, Bütün Yapıtları Öykü, YKY, 7. baskı, İstanbul, 2004, s. 81-84).
Esasen edebi anlatı metinleri, estetik değeri olan kurmaca metinlerdir. Edebi anlatı metinleri, metin üretici ile metin çözücü arasında bir iletişim oluşturan, birlikte paylaşılan "ortak söylem alanları" olarak da değerlendirilebilir. Metinleşme sürecinin sonunda; gerek sözceler arasında, gerekse genel metin bağlamında yazar-okur ikilisi arasındaki ilişki/iletişim tarzı şu sorularla sorgulanabilir: Yazar, okuru beklenmeyen sürpriz bir sonuç için yanıltmaya mı çalışmaktadır? Yazar, okurdan kendi sonuçları dışında farklı sonuç(lar) çıkarmasını mı beklemektedir (hazırlamaktadır)? Yazar, okuru mutlak bir otorite olarak yönlendirmek mi istemektedir? Yazar, okuru şüphe ve belirsizlik içinde mi bırakmak istemektedir?
En gelişmiş bildirişim dizgesi olan (insan) dilin, en üst düzeydeki birimi metin, cümlelerin/sözcelerin basit, rastgele, ardışık olarak sıralanması ile oluş(turul)muş bir yapı değildir. Metin, cümleler/sözceler arası çeşitli düzeylerdeki ilişkilerle oluşturulmuş bağdaşık, tutarlı bir dilsel birimdir. Metin, "bütünlük" ve "birlik" arz eden, anlaşılabilen, yorumlanabilen ve metinsel/sosyal/kültürel bağlamlar içerisinde belli çıkarımlar/sezdirimler ve iletiler içeren dilsel bir bütünlüktür.
Metinleşme sürecinin sonunda vücuda getirilen/metin üretici konumundaki yazar açısından tamamlanmış son form niteliğindeki metnin, -özellikle yorumlanmasında- sorumluluk yazar-okur ikilisi tarafından ortaklaşa paylaşılmaktadır. Modern edebi anlatı metinlerinde; yazar salt metin üretici, okur ise salt metin tüketici konumunda değildir. Yazar, bilinçli olarak okuru metnin okunması/anlaşılması/yorumlanması aşamalarında etkin kılmayı amaçlamakta, okurun dikkatini çeşitli dilsel imkanlarla (dil kullanımları ile) harekete geçirmek istemekte, okura bir nevi yardımcı yazarlık misyonu/rolü yüklemektedir. Bu çerçevede yazar, okuru anlatı boyunca sürekli olarak düşünmeye, anlamaya, yorumlamaya, çıkarımda bulunmaya, hatırlamaya, onaylamaya veya reddetmeye, karşılaştırma yapmaya, metinsel bağlam ve genel bağlam içinde sürekli akıl yürütmeye teşvik etmektedir.
Metin üretici konumundaki yazar, okurun dikkatinin -kendi istediği- belli noktalarda toplaşması için belirli motiflere, figürlere, imgelere anlatının çeşitli kesitlerinde vurgu yapmakta, odaklama olgusuna baş vurmaktadır. Dil dizgesinin çeşitli düzlemlerinde, bu düzlemlerin kendilerine özgü imkanlarına baş vuran yazar, okurun dikkatinin metnin belirli noktalarında odaklanması için; hem metne derinlik/süreklilik/yoğunluk kazandırmayı, hem de algılamada çeşitlilik yaratarak okurun düşünme yetisine yönelik olarak seçenekler sunmayı amaçlamaktadır.
Modern yazında, metin üretici konumundaki yazar ile yardımcı yazar misyonunu yüklenen okur arasındaki ilişki ve iletişim; anlatı metinlerinde özellikle, ortak söylem alanları yaratılarak sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu ortak söylem alanlarındaki kavramsal içerikler ve okura sunulan yeni bilgiler, okurdan istenen metin içi/metin dışı çıkarımlar, belirli dil birimlerinin sistematik olarak birlikte kullanılması ile oluşturulan "sözlüksel alan" ve "sözlüksel ağ"; anlatı metinlerinde dikkatin en çok yoğunlaştığı kesitlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ads2